Muş ta acilde çalışırken yaşlı bir hasta getirmişlerdi.
Yaşlılığı vasıtasıyle tıbben yapılacak şeyler nafileydi. Ama yine yaptık tabi ki.
Yakınlarına hastayı müşahede odasına alacağımızı elimizden geleni yapacağımızı söyledim. Ama kendilerinin çok ümitli olmamasını yanında Kuran okumasını bilen birisi Kuran okusun diye tavsiye etmiştim.
Aynı şekilde başında Kur'an okunurken ruhunu teslim etmişti.
Yakınlarına bunu söylerken hastanın hem dünyevi hastalığını hem de ahiretine faydamız olsun düşüncesiyle tavsiyelerimiz yakınlarının çok hoşuna gitmişti.
Ben de onların ah vah etmeden... gürültü patırtı koparmadan tam bir teslimiyetle tavsiyemi dinlemeleri hoşuma gitmişti.
36 yaşında... 3-4 tane çocuğu var. Akciğer kanseri çok ilerlemiş. Omurga kemiklerine metastaz yaptığı için bacaklarında uyuşmalar ve güçsüzlük var.
Beynine metastaz yapmış... tümörü küçültme ameliyatı yapılmış. Fakat şikayetler yine devam ediyor hatta artıyor.
Bana telefonda ne yapmam gerektiğini soruyor, bitkisel ilaçların faydasını soruyor.
Ben de kendisine herşeyi eğip bükmeden dosdoğru söylüyeceğimi söyledim. Bitkisel şeylerin çok faydasının olmayacağını, hiç bir şeyden ümit kesilmez ama görünen o ki... ömrünün çok kısa olduğunu söyledim.
Şimdilik yapması gerekenin beş vakit namaza başlaması, Allah a dua etmesi... demiştim.
Konuştuğumuz saat öğleden sonra 15 sıraları idi.
Tavsiyelerimi dinleyeceğini söyledi.
Akşam 9 sırası haber geldi. Rahmete kavuşmuş.
Allah rahmet etsin. İnşallah samimi tevbe etmiş olarak amel defterini kapatmıştır.
Aksakallı yüzü temiz görünen bir hacı amca yaşı 75 yaşlarında boyun ultrasonu için gelmişti.
Ultrasonda şah damarı olarak tabir ettiğimiz beyne giden ana damarlar ileri derece daraldığını gördüm. Her an pıhtı oluşup küt diye gidecek görüntü var.
Bu daralmaya tıbben yapılacak şeyler az. Yaşı müsait olsa sadece bir damarında olsa ve damarınını bir yerinde olsa... ordaki plaklar alınıyor.
Fakat dayının her iki damarı boydan boya plaklarla dolu ve yaşlı.
Kimsenin dokunmaya cesaret edeceğini zannetmem.
-Hacı amca namaz kılıyor musun?
- Elhamdülillah.
-O zaman sana açık söyliyeyim. Bu hastaneden çıktıktan sonra bir takım kefen al... yastığının altına koy. Heran kefen lazım olabilir.
Nur yüzlü hacı amca zaten hakka razı, ölümü seve seve karşılamaya hazır birisi olduğundan gülümseyerek tamam dedi.
Şimdi durumunu bilmiyorum.
Yaşıyorsa Allah selamet versin. Yaşamıyorsa Allah rahmet etsin.
Sizi tebrik ediyorum.
Bu şekilde bir yaklaşım hem hastaya hem yakınına hem de doktora metanet,sabır verir.
Hastaları , "cebinde paramı taşıyan adam" olarak gören doktor o kadar çok ki !
Psikoloji ve psikiyatri bölümü ise duygularının da olduğunu söyler. Bu kısım nerde tıbbın dışında gibi bir durum var.
Psikiyatriye diğer bölümler gerçekten farklı bir gözle bakar.
Psikiyatri ile diğer bölümleri tam olarak birleştiren bir uzmana denk geldim. Başka hatırlamıyorum.
Bu psikiyatri uzmanı kendisine gelen hastaları depresyon, şizofren gibi hastaları önce altta yatan tıbbi hastalıklar var mı yok mu diye araştırır.
Bu adamı görünce şaşırmıştım.
Mesela guatr hastalığı depresyona yol açar...
Yaşlı hastalarda zatürre algıyı bozduğu için şizofren benzeri tablo ollur.
Altta yatan başka bir hastalık var mı diye bakılır.
Tıb insana bir makina gibi baksada dünya ve ahiret hayatına birlikte bakan insan, hatta ahireti daha öncelikli bakan doktor hastasına daha farklı bakmalı.
Hastalar tıbbın herşeyi hallettiğini zannediyor. Hayır yok öyle birşey.
Doktora giden hasta mutlaka bir ilaç vereceğini ve iyileşeciğini zannediyor.
Bu umutla gelen hastaya başta peşin konuşuyorum.
Daha bugün bir hastayla yaşadığım diyaloğu direk aktarayım.
Hasta yanlarının ağrıdığını söylüyor. Ultrasonda herşey iyi görünüyor.
Hasta diyor ki; " o zaman niye ağrım var?"
---Bak kardeş hiç bir tahlille, testlerle görüntüleme yöntemleriyle tesbit edilemeyen hastalıklar var.
Bazı hastalıklar da teşhis edilir ama ilacı yok. Çoğunun ilacı da sabırdır, tınlamamaktır..